Bir Çevirmenin Dünyası

Bir çevirmen gözüyle her şey…

Çevirirken gözyaşlarımı tutamadığım kitap: Güneşin Kızları

Güneşin Kızları’nın arka kapağında yazan tanıtım yazısı şöyle: 

Hem hikâyesiyle hem de verdiği mesaj itibariyle Addison inanılmaz güzellikte bir roman yazmış. Güneşin Kızları geniş bir okur kitlesiyle buluşmayı hak eden bir yapıt.
John Grisham


Tsunami, Hindistanda yaşadıkları kasabalarını dünya üzerinden silip ailelerini de ellerinden aldığında Ahalya on yedi, Sita da henüz on beş yaşındaydı. Kimsesiz kalan iki kız kardeşin tek kurtuluşları okudukları yatılı okula ulaşabilmekti.

İki kız kardeş Hindistanda bunları yaşarken, çok uzakta, dünyanın diğer ucu Washingtonda avukatlık yapan Thomas Clarke ise özel ve iş hayatıyla ilgili radikal kararlar alarak yeni bir hayat kurmanın eşiğindeydi.

Yolculuklarında acının başka bir yüzüyle karşılaşan Ahalya ve Sitanın kaderi akıl almaz bir şekilde Thomasla kesişir.

Güneşin Kızları yazgıya inat, umudun nefes kesici destansı bir öyküsü…


Ben sizlere kitabı tanıtmayacağım. O, zaten bütün kitap sitelerinde var. Bu çalışmanın bir de arka yüzü var sizlerin bilmediği… Sizinle paylaşmak istediğim işte bu.

Güneşin Kızları, Corban Adisson’ın ilk kitabı. Corban, bir avukat; yazarlıkla ilgisi yok. Ancak, çocuk ve kadın tacizi ve fuhuş konusunda çalışmaları olmuş. Bu konuda farkındalık yaratacak bir şeyler yapmak istemiş ve eşinin de desteğiyle Güneşin Kızları (A Walk Across The Sun) ortaya çıkmış. 

Güneşte yürüyoruz.
Ve gölgelerimiz düşüyor
Zaman kadranına
Bize yaşam veren
Işığın verdiği isimlerle
 
Kitap bir hayal ürünü olabilir, ama arkasında ciddi bir araştırma yatıyor. Corban kitabı yazarken dünyayı sadece eyalet sınırlarıyla kısıtlı sanan bir çok Amerikalı gibi masa başına oturup yazmaya başlamamış. Hindistan’a gitmiş; kitapta adı geçen yerleri incelemiş; genelevlere girmiş çıkmış; bu konuda çalışmalar yapan STK’lar ile görüşmüş; okumuş, araştırmış, incelemiş. Yani dersine çalışmış.
 
Kitabın ortaya çıkış aşamasını Corban Adisoon’un kaleminden okuyalım. Ondan sonra Türkçe’ye dönüştürülme aşamasında yaşananları paylaşacağım sizlerle.
 
Güneşin Kızları hayal ürünü bir çalışma ama kadın ticareti son derece gerçek. Yıllık karı neredeyse yüz milyara varan, milyonlarca erkeği, kadını ve çocuğu fahişeliği ve köleliğe zorlayan ve hemen hemen dünyadaki tüm ülkeleri etkileyen bir suç girişimi. Buna rağmen yeraltı faaliyetlerindeki hesaplar gizli kalabiliyor ve genellikle yanlış yorumlanabiliyor. Bu kitabı yazarken kaçakçılık literatüründeki gerçekleri tüm ağırlığı ile ele aldım ve yolculuğuma kaynaklara dayanarak devam ettim. Modern kölelikten söz ederken duyguları galeyana getirmeye gerek yok. Yeterince korkunç.
Kitabı bitirdikten sonra bir çok erken okuyucum çok şey öğrendiklerini ve fuhuşa karşı savaşamaya başladıklarını söyledi. Bunun için çok sayıda yararlı kaynak var. Ama bazıları daha öne çıkıyor. Her yıl, Amerika Birleşik Devletleri’nde kaçırılan kişilerle ilgili bir rapor yayımlanır. Bu raporda bu ticaretle, kaçırma, kadın satma ve köle ticareti yapanlarla mücadele eden yüzlerce ülke değerlendirilir. Çok değerli bir rapordur. Tüm bu tür raporlara Amerika Birleşik Devletlerinin web sitesinden ulaşabilirsini. www.state.gov
Resmi olmayan en iyi veri tabanlarından biri Washington’daki Polaris Projesi’dir. www.polarisproject.org Diğer önemli ve değerli web  portalları Shared Hope International’a ait www.sharedhope.org ve Fondation Scelles’w ait www.fondationsclelles.org dur. Bu siteler, fuhuş ticaretinin ölçüsü ve kapsamı hakkında farkındalık yaratmaktadır. Bunlara ek olarak, hikayelerin ve düşündürücü yorumların bulunduğu  CNN’s Freedom Project blogunu tavsiye ederim.  www.cnnfreedomprojectsblogs.cnn.com
Daha derin araştırma yapmak isteyenler şu kitapları tavsiye ediyorum:  Benjamin Skinner’ın A Crime So Monstrous, Victor Malarek’in The Natashas, Siddarth Kara’nın Sex Trafficking in Human Beings ve Kevin Bales’in Smuggling and Trafficking in Human Beings adlı eserleri. Ayrıca aşağıda adı geçen makalelere de bir göz atmanızı tavsiye ediyorum. Çoğuna internetten ulaşabilirsiniz. Janice Redmond ve Donna Hudges’un “Sex Trafficking of Women İn the United States”, Shared Hope International’ın “Demand: A Comparative Examination of Sex Torism and Trafficking in Jamaica, Japan, the Netherlands, and the United States”, Elizabeth Bernstein’ın “ Desire, Demand and the Commerce of Sex”, Ian Taylor ve Ruth Jamieson’nın “Sex Trafficking and Mainstream of Market Culture”.
Birkaç belgesel film de kurbanların, araştırmacıların ve kaçakçıların görüntüleri ve onlarla yapılan röportajlar yer almakta.  International Justice Mission tarafından çekilen At the End of Slavery tavsiye edeceklerimin en başında geliyor. Doğu Avrupa fuhuş ticareti konusunu işleyen ve bir Frontline Television Exclusive yapımı olan Sex Slaves adlı belgesele Fondation Scelles sayfasından ulaşabilirsiniz. www.fondationscelles.org . Avrupa ve Amerika’daki seks köleliğine vurgu yapan Demand ve Kalküta’nın genelev sokağına etkileyici bir açıdan bakan Born into Brothel adlı belgeseller ise www.sharedhope.orgsayfasından izlenebilir.
Bireylerin bu mücadeleye nasıl katılabilecekleri konusuna gelince üç önerim var. Birincisi sesinizi kullanın. Dünyanın bu konu hakkındaki adlısını ve sesini ne kadar arttırırsak ilgili tarafların ve karar verenlerin –kanun yapıcılar, politikacılar, polis ve sokaklardaki kızları satın alan adamlar- kulaklarına ve yüreklerine o kadar çok ulaşma şansımız olur.
İkincisi dünya çapında faaliyet gösteren fuhuş karşıtı organizasyonlara mali destek verin. Benim favorim International Justice Mission ya da merkezi Washington D.C.’de bulunan IJM. Her gün tüm dünyadaki genelev sokaklarında IJM araştırmacıları hayatlarını riske atarak başrol oyuncularını bulmaya çalışıyor, kanıt topluyor ve kızları kadın tacirleri ve kaçakçılarının elinden kurtarmak için yerel polisle iş biriliği yapıyorlar.
Son olarak ise becerilerinizi kullanın. Eğer hukuksal bir deneyiminiz varsa ve adalete tutkunsanız IJM gibi organizasyonlar sizi bekliyorlar. Medya mensubuysanız ya da blog kadar basit bir yolla bile olsa kamuya ulaşma imkanınız varsa bu konuda farkındalık yaratmaya çalışın. Eğer imkanlarınız varsa uluslar arası evlat edinmeyi düşünebilirsiniz. Özellikle Doğu Avrupa’da yetimlerin, hükümetin koruması altından çıktıkları anda bu kaçakçıların ellerine düşme şanları çok yüksek.
İhtiyaçlar büyük ve mücadele genellikle çok yorucu. Ama çözümsüz hiçbir sorun yoktur. Bir fark yaratabiliriz- bir kelime, bir armağan ve bir yaşam kurtararak.
                                                                                                                                            
                                                                                                                             CORBAN ADDISON
                                                                                                                                  Mayıs 23, 2011
 
Güneşin Kızları, benim Feniks için çevirdiğim ikinci kitap. O zamanlar Feniks genel yayın yönetmeni olan sevgili Arzu Sarı, ilk kitabı teslim ettikten sonra bana üç alternatif gönderdi. Sevdiğim kitabı seçmemi istedi ama şöyle bir dipnotla: “Ben A Walk Across The Sun’ı senin çevirmeni isterim. Umarım onu beğenirsin. O kitap bir kadın tarafından çevrilmeli.” Bu söz üzerine diğerlerine bakmadım bile. İyi ki de bakmamışım. Sonuçta hangisi olsa aynı titizlikle çevirecektim ama insanın sevdiği kitabı çevirmesi çok daha keyifli dersem çevirmen arkadaşlarım bana hak vereceklerdir. 
 
Daha ilk cümleyle kitap beni ele geçirdi: 
 
Sonsuz dünyanın kıyılarında oyunlarla buluşur çocuklar.
Rabindranath Tagore
 
Bu alıntı hakkında az çok bilgi sahibi olduğum Tagore’yi araştırmama ve ona hayran olmama neden oldu.
 
Tagore’yle tanışma faslında bir süre ara verdiğim çeviriye döndüğümde kitabın ilk paragrafı bu kitabı ne kadar severek çevireceğimin sinyalini vermişti.
 
Yaşamları altüst olduktan sonraki sabahın ilk ışıkları ortaya çıktığında deniz sakindi. Ahalya ve Sita iki kız kardeşti. Büyük olan Ahalya on yedisindeydi; Sita ise ondan iki yaş küçüktü. Aynı anneleri gibi onlar da denizin çocuklarıydı. Program yazılımcısı olan babaları, ailesini alıp Delhi’nin düzlüklerinden Cormandel kıyısındaki Chennai’ye taşındığında Ahalya ve Sita yuvaya dönmüş gibi hissetmişlerdi. Deniz onların dostuydu; pelikanlar, balıklar ve dalgalar ise arkadaşları… Denizin bir gün onların düşmanı olacağını asla düşünmemişlerdi. Daha çok gençlerdi ve henüz acı çekmenin ne olduğunu bilmiyorlardı.
 
Ahalya ve Sita’nın hikayeleri beni aldı götürdü. Çevirdiğim her bölüm heyecanımı, umutsuzluğumu, umudumu, sevincimi ve üzüntümü arttırdı. Sanki çeviri yapmıyor, çok sevdiğim bir kitabı okuyordum. Öylesine sevdim ve sahiplendim ki sanki bu kitap Corban’ın değil; benim eserimdi. 
 
Güneşin Kızları’nın Türkiye’deki yayın tarihinin bütün dünya ile aynı gün olmasına karar verilmişti. Bu arada bazı özel işlerim yüzünden programın gerisinde kalmıştım ve son günlerde deliler gibi çalışıyordum. Ben bu telaş içindeyken bir de taşınmamız gerektiği ortaya çıktı. Oturduğumuz evden memnun değildik ve kaçırmamak istemediğimiz bir ev bulmuştuk. Bu kitap bitmeden parmağımı kımıldatmam demiştim ama sevgili arkadaşım Selma Sandra Seven’i durdurmak ne mümkün? “Sen yerinden kalkmıyorsun, ben belli başlı şeyleri ortadan kaldırırım,” diyerek bir akşam üstü koliler ve koli bantlarıyla içeri girdi; geç vakitte vedalaşırken bütün evim paketlenmişti. Ben gerçekten yerimden kalkmamıştım. 🙂
 
Yaklaşık bir hafta kolilerle yaşayarak bilgisayarın başından kalmadan çalıştım. Ve son geceye geldik. Ertesi gün kitap baskıya girecekti. Arzu Sarı İstanbul’da ben Bodrum’da bilgisayarlarımızın başında; arada bir telefonlaşarak sabahladık. Sabah saat 5:10 da kitap bitmiş; matbaaya hazır hale gelmişti. 
 
İlk kez bir çevirinin bittiğine üzülmüştüm. Doyamamıştım; yetmemişti. Öylesine duygu yüklüydüm ki o saatten sonra oturup Corban Adisson’a duygu ve düşüncelerimi yazdığım bir mail attım. Daha öncede bir kaç kez yazışmıştık kendisiyle. Öyle sıcak bir cevap geldi ki anlatamam.
 
Güneşin Kızları’nı çevirdiğim süre boyunca Ahalya ve Sita’yı tanıyormuş gibi hissettim. Onların yaşadıkları canımı acıttı. Zaman zaman gözlerimden yaşlar akarak çalıştım. Hırslandım; üzüldüm; umutlandım. 
 
Artık kitabın filminin çekilmesini umuyorum. Çünkü ben çevirirken, eminim sizler de okurken her şey gözünüzün önünde canlandı. Öylesini gerçekçi; öylesine yaşanmış. Kızların yüzündeki korkuyu gördüm; Thomas’ın Priya’ya bakışını gördüm; Holi kutlamalarında hava uçuşan renkleri gördüm.
 
Güneşin Kızları’nı çevirmeseydim, çok iyi bir okur olmama rağmen, belki de bu kitapla hiç tanışmayacaktım. Ne büyük bir kayıp olacaktı. 

3 comments on “Çevirirken gözyaşlarımı tutamadığım kitap: Güneşin Kızları

  1. “Güneşin Kızları” her hangi bir roman değil! Dünyamızda maalesef işlenen büyük bir insanlık suçunu gözler önüne seren, sayende akıcı sürükleyici bir dille okurken içine dalıp gidilen acı bir gerçek. Sevgili Arzu senin kaleminden Corban Adisson'ın sırada ki kitabını beklemekteyim.
    Elbette bir tek bu eser değil, Türkçeleştirip hayat verdiğin ve vereceğin özenle seçilen her eser için ve senin gibi sağlam bir dost için her zaman her şeyi yapmaya gönülden hazır olmamak mümkün mü?
    Selma Sandra Seven

    Beğen

  2. Arzu Altinanit
    20 Nisan 2013

    Güzel yorum için çok teşekkürler. 🙂

    Beğen

  3. inci pyn
    20 Nisan 2013

    Kesinlikle katılıyorum Arzu Hanım size, eğer siz çevirmeseydiniz biz de cidden çok güzel bir kitabı okumaktan eksik kalacaktık.
    Bende çok severek okudum ve çevirinizdeki kusursuzluk da takdir edilecek derecedeydi. Kitabı bazen gözyaşlarıyla okudum hatta bazen aklıma geldikçe gözlerim dolar, herkese tavsiye ettiğim bir kitap ve hani insanın hayatında unutamayacağı yer edinen kitaplar vardır ya onlardan biri oldu benim içinde.
    Corban Addison'a bende mail attım. Sizin kadar içimi döken bir mail değildi muhtemelen 😉 geri dönüş yapması ve beni cevaplaması nazik ve ince bir davranıştı. Kendisine de demiştim beyaz perdede filmini görmek istediğim bir kitap benim de umarım çekilir de.

    Deneyiminizi paylaşmış olmanız gözümde yüce bir yere sahip olan kitabı daha da yükseltti 🙂

    Beğen

Yorum Yazın

Information

This entry was posted on 20 Nisan 2013 by in Çeviri, Çevirilerim, Kitap Yorumları, Tüm Yazılarım and tagged , , , , , .