Bir Çevirmenin Dünyası

Bir çevirmen gözüyle her şey…

Boşuna mı kürek çekiyoruz?

akintiya_karsi_kurek_cekmek-570x410

Beni takip edenler şu sıralar, hatta oldukça uzun bir süredir, Jane Eyre’le boğuştuğumu biliyor. Daha önce de yazdığım gibi sadomazoşist bir ilişki içindeyiz. Yavaş ilerliyor, yoruyor. Mesele dili değil; göndermeleri, sembolleri kaçırmama ve o uzun cümleleri bölmeme çabası. Onlarca satır süren cümleleri “Hayır, Bölmeyeceğim,” diye diye devam ediyorum. Neyse ki son dönemece girdim. dilbilgisi

Bu çalışmayı yaparken doğal olarak sürekli araştırma, sayfalarca yazı okuma durumunda kalıyorum. Ve tabii ki karşıma eski çevirileri de çıkıyor. Bazen şöyle bir göz atıyorum. Çeviriler kötü demeyeceğim. Ama Chatlotte Brontë değil. Neden derseniz? Semboller kaçmış, cümleler paramparça edilmiş, betimlemelerin tadı kaçmış. Yanlış anlaşılmasın çevirmenleri eleştirmiyorum, hatta tam tersi takdir ediyorum çünkü bu çeviriler çok ama çok uzun yıllar öncesine ait. İnternetin olmadığı, elle ya da daktitoyla çeviri yapıldığı, Redhouse ve Webster dışında sözlüğün bulunmadığı (onlarda da her tür kelimeyi bulmanın imkansız olduğu),  Hayat Ansiklopedisi dışında başvurulacak bir kaynak olmadığı yıllarda yapılmış çeviriler. Zor iş. Şimdi ben bir tıkla her tür bilgiye ulaşıyorum. Bay Rochester, Jane’e neden Janet deyip duruyor, yazım hatası mı diye aradığım zaman bile detaylı açıklamalar mevcut. Dolayısıyla çeviriye eleştirme getirmeden önce günün şartlarını düşünmek gerek. -Minareye kılıf giydirilmeseydi iyi olurdu o başka 🙂 – Benim eleştirim hiç güncelleme yapmadan hâlâ bu çevirileri basan yayınevlerine.

Doğal olarak da sohbetler sırasında bunu dile getiriyorum. Herkes en çok işini konuşur ya, bendeki durum da bu. Dün akşam bir arkadaşımla sohbet ederken konu yine buna geldi ve arkadaşımın söylediği bir söz, o an için aşırı tepki vermiş olsam da, durup düşünmeme neden oldu. Dedi ki: “Valla sen bu kadar kafana takıyorsun ama bir okur olarak benim umurumda değil.” Nasıl yani?” diye sordum. Şöyle bu açıklama getirdi: “Bir okur, eserin orijinalini bilmiyor. Düşük cümle, bozuk cümle gibi durumlar elbette rahatsız ediyor ama cümle bölünmüş, bölünmemiş; betimlemeler kaçmış kaçmamış; orada şöyle bir sembol varmış umurumda değil. Benim için önemli olan akıcı bir dilin kullanılmış olması ve keyifle okumam.”

Yazarı yansıtacağım diye canı çıkan, bir kelime için saatlerce uğraşan, betimlemeleri bozmayayım, cümleleri bölmeyeyim diye bin bir takla atan bir çevirmen olarak gerçekten yüreğim sızladı o an. Hatta oldukça sert tepki verdim. Sonra düşündüm, bazı okurların çeviri konusundaki olumlu ya da olumsuz eleştirileri geldi aklıma. Aslında okur açısından bakınca genelin görüşünü yansıtıyordu. Yazım hatalarını, yetersiz bulduğu betimlemeleri çevirmene mal etmiyor mu bir çok okur? Sırf konuyu sevdi diye çeviri hatası dolu bir kitabın çevirisine övgüler yağdıran yok mu?

Acaba boşuna mı kürek çekiyoruz?

 

6 comments on “Boşuna mı kürek çekiyoruz?

  1. mit1980
    15 Ekim 2016

    Benim de sık sıkdüşündüğüm bir konu bu. Bazen bir an geliyor, tek bir satıra saatler harcıyorum. Neden? Yazarın üslubunu yansıtayım, kelime oyununu bozmayayım ama cümleyi de bölmeyeyim. Sonra düşünüyorum: Yahu ben bununla bu kadar uğraşıyorum ama okurun gözü bu cümlede sadece 1 saniye oyalanacak. Ben mi kendime zorluk çıkarıyorum? Çok mu abartıyoruz Arzu Hanım? 🙂

    Ötekiler Arasında ve Gölge Oyunu çevirilerimde cümleleri bölmüş, hatta bazen akıcı olması için birleştirmiştim. Sonra deneyim kazandıkça bunu yapmaz oldum. İşin kötüsü o zaman keyif alıyordum, şimdi saçımı başımı yoluyorum 😀 Bir de editörlük sürecinde o cümlenin bölündüğünü görünce şüphelerim iyice artıyor.

    Öte yandan bunca emeğin, uğraşın ve titizliğin de iyi bir çevirmeni öne çıkaran şey olduğunu düşünüyorum. Farkı burada yatıyor bence.

    Bilmiyorum, belki de cümleleri bölmemekten ziyade akıcılığa ve kelime oyunlarına daha fazla odaklanmak gerek. Belki o zaman yeniden eğlenerek yaparız işimizi.

    Düşüncelerime tercüman olan yazınız için çok teşekkürler. Sevgiler.

    Liked by 1 kişi

    • Arzu Altınanıt
      15 Ekim 2016

      Bence abartmıyoruz, İhsan. İşimizi doğru yapmaya çalışıyoruz. Aslında o uzun cümlelerle savaşıp, bölmeden ya da çok az bölerek akıcı bir çeviri yapabilmiş olmanın tatmini inanılmaz. Bakma sen, en çok uzun cümlelere ve kelime oyunlarına söyleniyorum ama en keyif aldığım an onların çevirisinin bittiğini görmek. Haa, iki ayda bitecek çeviri sekiz ay sürüyor ama olsun. 😀 Takdir eden de çıkacaktır mutlaka. 😀

      Liked by 1 kişi

  2. Musa Şen
    14 Ekim 2016

    Bence de boşa kürek çekmiyorsunuz. Çevirinin orijinal eserin müellifinin tarzını ve onun oluşturduğu havayı yansıtması benim için çok önemli – tabii çevirinin izin verdiği ölçüde- . Bir çeviriyi okurken her ne kadar asıl eseri bilemesem de ona olması gerektiği kadar sadık kalınmasını isterim. Kaynak eserden uzaklaşıldığını bilseydim kendimi aldatılmış hissederdim. Mesela – her ne kadar bu anlamda çeviri olmasa da – eski yazıyla yazılmış Türkçe eserlerin yeni yazıya aktarılmış edisyonlarında sadeleştirme yapılmış olanları kesinlikle almıyorum. Özellikle yazarın dilini, yazarın kullandığı kelimeleri kim değiştirmeden aktarmış yeni yazıya araştırıyorum, onu alıyorum.

    Bununla birlikte bir çeviri ne kadar iyi olursa olsun asla kaynak eserin kendisi olmayacaktır. Sonuçta ortaya çıkan eser, ne salt yazarın eseri, ne de çevirmenin. Fakat ne kadar kaynak eserin yazarına yakın olursa o kadar iyi. Yani çabanız çok değerli.

    Liked by 1 kişi

  3. Aydan
    14 Ekim 2016

    Bence boşun değil. Neden diyecek olursanız; evet, her kitabın orijinalini okuma ya da göz atma şansımız olmuyor belki ama Türkçe olarak bir cümle yanlış ya da hatalı çevrildiğinde şahsen ben bir okur olarak bunu anlayabiliyorum ve buna önem veriyorum. Bu çeviride bir iş var diyorum. Hatta en basit idiomların bile dümdüz çevrildiğini görünce verdiğiniz çabayı takdir ediyorum. Ellerinize sağlık. Bence hakkıyla, güzel bir iş ortaya çıkacak ve bu çeviri belki uzun yıllarca herkesçe okunacak. Yani kendi adıma konuşacak olursam; boşa kürek çekmiyorsunuz, içiniz rahat olsun.

    Liked by 1 kişi

    • Arzu Altınanıt
      14 Ekim 2016

      Çok teşekkürler. Bu güzel bir moral oldu. Arkadaşım kastettiği hatalı cümleler değildi aslında. O, benimin her okuru rahatsız ediyordur. Özünü korumak, uzun cümleleri bölmemek için harcanan çabanın gereksiz olması söz konusu. Umarım dediğiniz gibi uzun yıllar okunacak bir iş çıkar ortaya.

      Beğen

Yorum Yazın