Dün son çevirim hakkında yazarken ondan önce teslim ettiğim çevirimle ilgili hiçbir şey yazmadığımı fark ettim. (Burada iç ses devreye girer: “O dönemde çeviri teslim ettiğine dua et, yazı yazmak … Okumaya devam et →
Yaşadığımız toplum dışına çıktığımızda hangimiz bizi rahatsız eden önyargılarla karşılaşmıyoruz? Ülkemiz, dinimiz, alışkanlıklarımız, âdetlerimiz, köklerimiz yüzünden hangimize önyargıyla yaklaşılmıyor? İşte son çevirdiğim kitap da bunlara değiniyor. Bizden farklı olanları nasıl … Okumaya devam et →
Bir kez daha farkına vardım ki hobilerini meslek haline getirmiş şanslı azınlıktanım. Okumak, yazmak, seyahat etmek ve farklı kültürlerle tanışmak öncelikli zevklerim. Kendimi bildim bileli kitap okur, bir şeyler yazarım. … Okumaya devam et →
Bir çeviri daha bitti. Basılanlar ve henüz basılmayanlarla birlikte kaç çeviri olduğunu artık sayamıyorum ama her birinde ilk çevirimdeki heyecanı yaşıyorum. Bu işi bu denli güzel ve keyifli kılan da … Okumaya devam et →
Klasikleri günümüze kadar getiren sayısız nedenlerden biri de yazıldıkları çağın ötesinde olmaları bence. Aradan yüzlerce yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ okunabiliyor, hâlâ alıntılar yapılabiliyor ve hâlâ onlardan esinlenilmiş yeni kitaplar … Okumaya devam et →
Vitale’yle aşkımız 2014 sonlarında başladı. Karanlık ve öldürücü… Büyüleyici ve ürkütücüydü. İyi bir adam değildi. Hem de hiç. Masallarda bize iyi diye yutturulan kötü prensti o. Bir canavardı. İçinde sakladığı bu … Okumaya devam et →
Şöyle bir yaşam hayal edin: Kadınların tek görevi erkeklere hizmet etmek. Hepsi özel olarak tasarlanıyor ve dört yaşından reşit olana kadar “Okullarda” erkekleri tatmin etmek için yetiştiriliyor. Çok güzel olmak, … Okumaya devam et →
Polisiye meraklısı çok. Ben de onlardan biriyim ama benimki biraz daha ileri noktada bir manyaklık. Ben cinayet meraklısıyım, özellikle de seri katiller… Onlarla igili hiçbir şeyi kaçırmam, cinayetle ilgili en abuk … Okumaya devam et →
İzmir Kitap Fuar’ındaki dördüncü günümde bu kadar kitap alışverişi yeter demiştim. Kızımın ve benim aldığı kitaplar arabanın bagajını neredeyse doldurmuştu. Benim listem şöyle. Rekor kızımda. 😀 Soğukkanlılıkla, Truman Capote (Sel Yayıncılık) … Okumaya devam et →
George Orwell deyince akla ilk gelen 1984 ve Hayvan Çiftliği‘dir. Tam anlamıyla kitap okuru saylmayan kişiler bile en azından adını duymuştur bu iki kitabın. 1984‘ü okuduğumda yanılmıyorsam 70 ortalarıydı (ya … Okumaya devam et →
Cesur Yeni Dünya… Ütopya mı yoksa distopya mı?
Yeni çıkan her kitapla birlikte yorumlar gelmeye başlıyor ve ben her yorumu büyük bir keyifle okuyorum. İster olumlu ister olumsuz olsun. Okurun farklı bakış açısını okumak çok güzel. Kimi … Okumaya devam et →
Viktorya döneminin Londra’sında yaşayan Prens Florizel ve en güvendiği dostu, sadık hizmetkârı Albay Geraldine’nin yolu ilginç bir adamla keşişir. Maceraperest Prens Florizel, Albay’ın tüm itirazlarına rağmen adamın peşine takılır ve hep … Okumaya devam et →
Evet, henüz çıkmadı. Evet, daha baskıya bile yeni giriyor. Ama ben hem orijinalinin büyük bir bölümünü hem de çevirisinin tamamını okudum. Böylece ilk kez kendi çevirmediğim, henüz satışa çıkmamış bir … Okumaya devam et →
Gördüğünüz şey ne tür bir manzara olursa olsun… İster karşıdaki bir bina, ister bir park, ister akıp giden trafik, ister bir sokak, bir orman, bir bahçe ya da bir deniz… … Okumaya devam et →
Yolun Sonudaki Okyanus, İzmir Kitap Fuarı ganimetlerimden. Neil Gaiman adı bile almaya yeterdi. Kapağı işin tuz biberi oldu. O kapağın benim gibi bir deniz tutkununu etkilememesi mümkün değildi. Öyle de … Okumaya devam et →
Çok önceden bitmesi gereken bir çeviriyi nihayet geçenlerde teslim ettim. Ailevi bir takım meseleler, sağlık problemleri, araya giren acil çevirilere bir de benim ihmalkarlığım eklenince uzadıkça uzadı. Feniks Kitap’ın sabrına … Okumaya devam et →
Önce virgüllere taktım. Neredeyse her kelimeden sonra kullanılan virgüllere… Sanki gökten sağanak halinde virgül yağmış ve her tarafı sel basmıştı. Öylesi yanlış yerlerde öylesi gereksiz kullanılmıştı ki kitap tüm akıcılığını … Okumaya devam et →
Gözlerindeki Canavar yoğun bir çalışma, hastalık, uykusuzluk, yorgunluktan sonra raflardaki yerini aldı. Hakkındaki yazılar daha çeviri aşamasında başlamıştı, kitap yayınlandığı anda ortalık karıştı. Bir kısım Vitale hayranlığını dile getirirken diğerleri kitapta tecavüz … Okumaya devam et →
Saat sabahın dördü… Etraf kapkaranlık… Çıt çıkmıyor… Yanan tek ışık bizim evde… Duyulan tek ses çalışan klima ve bilgisayar tuşları… Haa bir de Ada’nın (kendisi köpeğim olur) horultusu… Bir haftadır … Okumaya devam et →
Bir süredir yazmaya vakit bulamıyorum. Aslında şu anda da böyle bir zamanım yok, çünkü yetiştirmem gereken bir çeviri var elimde. Monster in His Eyes’ı çeviriyorum. Zaman çok az… Dolayısıyla gerginlik diz … Okumaya devam et →
Amy Harmon’ın kitabı Tersyüz hakkındaki görüşlerimi sizlerle paylaşmıştım. O yazımda da söz ettiğim gibi bazı sebeplerden dolayı başta çok sıcak bakmadığım, ama çevirirken büyük keyif aldığım ve çok sevdiğim bir kitap oldu … Okumaya devam et →
Yaşım gereği “genç yetişkin” denen gruba hitap eden kitaplar hiç ilgimi çekmezdi. Takip bile etmediğim kitaplardı onlar. Taa ki Yabancı Yayınları “Making Faces”ı çevirmemi isteyene kadar… İlk tepkim “Bu, benim … Okumaya devam et →
“…ağarmış ihtiyar Kafkas, selâm sana, senin dağların için ben yabancı değilim. Çocukluğumda o dağlar bir ana gibi beni kucaklarında taşıdılar ve senin göklerine kavuşturdular… Sen güzelsin ey özgürlüğün görkemli ülkesi, … Okumaya devam et →
Herman Melville… Gençlik, hatta çocukluk yıllarımda Moby Dick ile tanıdığım; üniversite yıllarında ucundan kıyısından incelediğim, öğretmenlerimin yardımıyla anladığımı düşündüğüm Amerikalı yazar… 1819’da Amerika’da doğmuş, 1891’de yaşama veda etmiş… İngiliz ve … Okumaya devam et →
1976-77 de başlayan bir hikâye anlatacağım size… Şimdi durum nasıl bilmiyorum… Ama o yıllarda orta okul öğrencileri için liseli abla ve ağabeyleri birer ilahtı. Hele lise son ise durum daha … Okumaya devam et →
“Karakolda ayna var, Kız kolunda damga var, Gözlerinden bellidir Cevriyem Sende kara sevda var” Bilmeyeniniz yok, değil mi? Oyunlara, filmlere, müzikallere konu olmuş meşhur Fosforlu Cevriye… Cevriye bir hayat kadını… … Okumaya devam et →
Orhan Pamuk’un Yeni Hayat adlı kitabı şöyle başlar: “Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.” Sayısız kitap okudum; bir çoğu hayatımda yer etti, ama bütün hayatım değişmedi. Son … Okumaya devam et →
Yıl 1944. İskenderun-Haydarpaşa yataklı vagon koridorunda bir çocuk kendi başına, birazda gürültülü oynarken yan kompartmanda orta yaşlı bir beyefendi de çocuğu izlemekteydi. Bir ara gözü orta yaşlı beyefendiye takılan çocuk çıkardığı gürültünün … Okumaya devam et →
Keder fena halde bulaşıcıdır. Tek başına içilmiş bir masadan da kapabilirsiniz, yıllarca kullanılmayı bekleyen bir kurşun kalemden ya da pencere kenarında annesinin yolunu gözleyen küçük bir çocuktan da… Uzun zamandır … Okumaya devam et →
Güneşin Kızları’nın arka kapağında yazan tanıtım yazısı şöyle: Hem hikâyesiyle hem de verdiği mesaj itibariyle Addison inanılmaz güzellikte bir roman yazmış. Güneşin Kızları geniş bir okur kitlesiyle buluşmayı hak eden … Okumaya devam et →