Bir Çevirmenin Dünyası

Bir çevirmen gözüyle her şey…

Deniz ile Çölün Kucaklaştığı Ülke: Bahreyn

Çölde

Dostluklar vardır yıllar geçse de eskimeyen… Yıllar sonra görüştüğünde bile dün görüşmüş gibi hissettiğin… Yanında kendin olduğun, maske takmak zorunda kalmadığın… Beklentisiz… Çıkarsız… Doğal…

Zordur böylesine sahip olması. Ben bu konuda çok şanslıyım. Yıllar içinde böyle sayısız dost biriktirmişim. Bunlardan bir grup da ortaokul-lise arkadaşlarım. Mezun olalı 34 sene geçtiği halde eksilen hiçbir şeyin olmadığı arkadaşlıklar bunlar. Bir araya gelmenin tadının apayrı olduğu, birlikte hem gülünen hem de ağlanılan türden arkadaşlıklar. Hiçbir şey eksilmediği gibi yepyeni paylaşımlar katılmış arkadaşlıklar.

İşte böyle bir arkadaşım, sevgili Birsel (kendisi üniversitedeki ev arkadaşımdı aynı zamanda) Bahreyn’e yerleşmeye karar verdiğinde onun için İzmir’de ufak bir veda partisi yaptık. Haziran 2014’de ki bu toplantıda “Geliriz ha” şantajı yaptık ona 🙂 On beş gün sonra biletler alınmıştı. Sibel, Ayşe, Ender, Bahar ve ben 18 Eylül’de Bahreyn yolcusuyduk.

18 Eylül geldi çattı. Nereye gidiyoruz, neyle karşılaşacağız, ne giyebiliriz sorularına Birsel’den aldığımız yanıt karşısında hazırlanmıştık. Kolsuz yok, kısa şort yok, mini etek yok. Yarım kollu bluzlar ve pantolon en iyisi… Bodrum’da yaşayan ben ve İzmir’de yaşayan diğerlerinin dolabında asla olmayan türden yazlık giysiler yani 🙂 Bir yolunu bulduk; uydurduk bir şeyler; valizleri hazırladık ve yolculuk başladı. Ben Bodrum’dan yola çıktım. İzmir-İstanbul-Bahreyn uçuşu yapacaktık. Sabiha Gökçen dış hatlara geçtiğimiz zaman aniden değişen yolcu profili karşısında ürkmedik desem yalan olur. Genellikle Ortadoğu uçuşları bu havaalanından yapıldığı için bir anda kendimizi Arap Yarımadasında bulmuş gibi olduk. “Biz nereye gidiyoruz?” kaygısı yaşadık.

252187_10152659675063346_6413042868588514167_n

Sıcacık karşılandık

Sabaha karşı 2;30 gibi uçaktan indiğimiz zaman ilk şaşkınlığımız nefes aldırmayacak kadar sıcak hava oldu. O saatte bile böylesi bir sıcak… Birsel’le Bora havaalanında karşıladılar bizi. Eve vardığımızda meyve salatamız ve şaraplarımız hazırdı. Sabah beşi bulduk tabii. Yine de ertesi gün sekizde ayakta olmayı başardık. Çok yoğun iki gün geçirdik orada. Muhteşem ağırlandık. Birsel ve Bora şimdiye kadar gördüğüm en iyi ev sahipleri diyebilirim.

Gelelim izlenimlerime…

alışverişBahreyn beni çok hem de çok şaşırttı. Arap ülkeleri hakkında duyduklarımın çok dışında bir yerle karşılaştım. Kara çarşaflı ve yüzleri peçeli insanlar dolu sokaklarda. Abaye giyen çok kişi var; abaye giymiş ama başı açık sayısı da çok. Bizim gibi dolaşan da var. Anlatılana göre yüzleri peçeli olanlar Suudi Arabistan’dan gelenlermiş. Bahreynlilerin çoğu abaye giyiyor ve bir kısmı başını örtmüyormuş. Bizler gibi giyinenler ise genellikle yabancılar. İşin ilginç yanı kimse kimseden rahatsız değil. Kimse size dönüp garip garip bakmıyor. Hatta bikinilerle denize girdiğimiz zaman bile yanımızdaki çarşaflılar bizimle ilgilenmediler. Bakışlar sadece “bunlar yabancı” bakışı. Erkeklerin çoğunun üzerinde kandura denen beyaz entari var, ama pantolon ve tişört giymiş Arap erkekleri de çok sayıda görünüyor.

Gece hayatı ise bambaşka bir dünya. Gece kulüplerinin dünyanın diğer ülkelerinden hiç bir farkı yok. “Bu insanlar gündüz nereye saklanıyorlar?” diye düşündük. Her yerde canlı müzik var. Grupların hepsi yabancılardan oluşuyor. Çöl sıcağında Kanada soğuğundan gelmiş bir grup dinledik. Minicik elbiseler, şortlar… Herkes dans ediyor. Bol içki tüketimi var. içki

Sıcak, hem de çok sıcak. Buna bir de rutubet eklenince gerçekten nefes alamıyorsunuz. Gece geç saatlerde bile dışarıda durmak neredeyse imkansız. Evlerin her odasında klima var ve hemen hemen hepsi sürekli çalışıyor. Evden çıkarken bile kapatılmadan hem de. Türk mantığı ile “Amma elektrik parası veriyorsunuzdur” dediğimde üçte ikisini devletin ödediğini söyledi Bora. Musluklardan sıcak su akıyor resmen. Hatta o kadar ki açar açmaz elinizi altına sokarsanız yakıyor.

Evler çok büyük; odalar kocaman. Her evde mutlaka görevli odası var. Bu kadar büyük olmasının sebebi çekirdek aile kavramının olmamasıymış. Gelin oğlan evine geliyor yani. Evlerin çoğu en fazla iki katlı ve bahçe içinde. Çok az sayıda apartmanda ise balkon var. Kullanmak mümkün değil o sıcakta. Evde dikkatimizi çeken diğer şey buzdolabından kapağında kilit olmasıydı. Nedenini sorduğumuzda “hizmetkarlar yüzünden olabilir” dedi Birsel. Çok ilginç ve aşağılayıcı geldi bize.

O zenginliğe rağmen evler çok sade. Kralın sarayı bile gösterişten uzak. İçleri nasıldır bilmiyorum ama dış görünüşleri bizdeki sıradan evler gibi diyebilirim.

lagoon

Anwaj

bahreynBahreyn ufacık bir ülke; başkenti Manama. İşin ilginç yanı Manama Bahreyn’in tek şehri. Köprülerle ana karaya bağlanmış adalardan oluşuyor. Merkeze de Manama diyorlar. Adalar ise onun semti gibi. Yüz ölçümü belli değil, çünkü deniz sürekli doldurularak yeni adalar oluşturuluyor ve deniz oradaki evlerin havuzu haline getiriliyor. Bir şantiye görüntüsü var. Sürekli inşaat yapılıyor, sürekli deniz dolduruluyor. Bunlardan en tanınmışı Anwaj.  Genellikle yabancıları yaşadığı adaymış. Bambaşka bir dünya sanki.

Hayat Ağacı

Bahreyn Kalesi’inden Manama görüntüsü

Bahreyn, iki deniz arası demekmiş. İki deniz arasında çöle yapılmış bir ülke burası. Çöl ve deniz içice. Yapılaşma olan bölgeler dışındaki her yer göz alabildiğine kum. Çöl uzanıyor gözünüzün önünde ve bol bol petrol kuyuları. Çölün ortasındaki tek bir ağaca “Hayat Ağacı” adını vermişler doğal olarak. O ortamda yaşama tutunduğu için olsa gerek.

Alışveriş merkezlerinde her tür ünlü marka var. Buradaki giysileri ve iç çamaşırlarını hiç bir yerde görmedim desem yalan olmaz. Çarşafların altı epey şatafatlı sanırım. 🙂

Sayısız cami var. Her köşede bir tane çıkıyor karşınıza. Ama hiç biri büyük ve şatafatlı değil. Son derece sade; minareleri alçak ve sıradan. En görkemli camisi denilen Fatih Camisi bile bizdekilerle kıyaslanınca çok mütevazı. O kadar cami olmasına rağmen bangır bangır ezan sesi duymamak çok ilginç geldi bize. Bu sadeliğin ve ezan sesinin yüksek olmamasının sebebini “Dinde gösteriş olmaz” şeklinde açıkladılar. Ne doğru, ne hoş bir yaklaşım.

Fatih Camisi

Fatih Camisi

Fatih Camisini ziyarete gittiğimiz gün Cuma idi. Başımızı örtmüş olsak bile üzerimizdeki giysilerden oralı olmadığımız belliydi. Kapıdaki görevli gayet sıcak karşıladı. İçeri girmek istediğimizde Cuma gününün ibadet günü olduğu için ertesi gün gelmemizi söyledi ki bu bence çok doğal. Sonuçta insanlar ibadet ederlerken cami ziyareti uygun olmazdı.

Şii-Sünni çatışması var. Sünniler eğitimli ve zengin olan kesim. Hepsinin mahallesi ayrı ve Sünnilerin giremediği mahalleler varmış. Camileri farklı. Şii camileri minaresinden belli oluyormuş. Namaz kılış şekillerinde de farklılık varmış. Çatışmalar çok büyük boyutlu değil. Arada bir Şiiler lastik yakıp trafiği kapatıyorlar. Polis hemen devreye giriyor ve o bölgeden kontrollü geçiş sağlıyor.

Hizmet sektöründe Filipinliler çoğunlukta. Garson, tezgahtar olarak çok sayıda Filipinli var.

İmam nikahı geçerli. Kraldan onay kağıdı alınca evliliğin geçerli oluyor. Tek eşlilik zorunluluğu yok. “Boş ol, boş ol, boş ol” ile boşanılıyor. Ancak onun bilgisini verip kraldan evrak almak gerekiyormuş. Boşanmada mahkemeler ancak kadın boşanmak istemezse devreye giriyor ve kadını koruyormuş.

Bahreyn’de bir tane devlet üniversitesi var. Ama çok sayıda özel üniversite varmış. Yabancı öğretim görevlisi çok fazlaymış. Eğitime çok önem veriyorlar. Kız ve erkek okulları ayrı. Sadece İngiliz okulunda karma eğitim varmış, ama orada da sınıflar ayrıymış.

Herkesle iletişim kurabiliyorsunuz. Çat pat olsa da İngilizce konuşuyorlar. Ama anlamak oldukça zor. 🙂 Her tabela İngilizce ve Arapça yazılmış. Trafik dışında İngiliz etkisi fazlasıyla hissediliyor.

48 saat içinde gördüklerim ve duyduklarım bunlar. Özetle burası, her tür insanın birbirini rahatsız etmeden yaşadığı; çölle denizin birleştiği; paranın bol olduğu ama gösterişin olmadığı;inşaatların sürekli devam ettiği; çöl ortasında modern gökdelenlerin dikildiği ilginç, çok ilginç bir ülke.

deniz

Deniz ve çölün kucaklaştığı ülke

Dip Not: Görülmeye değer bir gün batımı var. Yolunuz düşerse kaçırmayın bence. 🙂 Biz fotoğraf çekerken bizim fotoğrafımızı çeken ve jet skileriyle bizi ıslatmak için bin bir manevra yapan Bahreynli gençlere de selamlar 🙂

günbatımı

8 comments on “Deniz ile Çölün Kucaklaştığı Ülke: Bahreyn

  1. özlem
    22 Kasım 2018

    ben de eşimin işi sebebiyle 2 aydır bahreyn’de yaşıyorumm,yazıyı okurken karşılıklı sohbet ediyor gibi hissettim kendimi:) biz sanayi bölgesi denilecek riffa da oturuyoruz. geçici olarak benimseyenler genel olarak Türkiye’den gelen şantiyeci ve eşleri… belirtmek isterim ki oldukça pahalı bir ülke bu da paralarının çok kıymetli olmasından kaynaklı. sigara kullanıyorsanız burada bırakma kararı alabilirsiniz:) tiryakiyseniz stoklu gelmenizde fayda var. ülke de bol bol carrefour marketler var ben görünce mutlu oluyorum çünkü atmosfer ülkemizdekine birebir benzemese de benziyor işte:)taksi çok pahalı ama araba satın almak oldukça uygun kiralamakta mantıklı olabilir.bu arada Bahreyn evet ada ülkesi ama sakın aklınıza adım başı deniz plaj gibi beklentiler olmasın. Türk restoranlarının geneli Hataylı restoran dediysek öyle şıkır şıkır yerler beklemeyin 🙂 bizdeki piknik dönercilerle aynı kıvamda:) ülke güvenli,hırsızlık haydutluk taciz tecavüz olayları yok diyebilirim. gelecek arkadaşlar varsa belki bir nebze fikir oluşur. mutlu kalın:)

    Beğen

  2. Gulden
    23 Eylül 2014

    Teşekkürler Arzu okuyunca gitmiş kadar olduk. Başka ülke gezilerini daha geniş çaplı düşünün lütfen 🙂

    Liked by 1 kişi

  3. Sibel
    23 Eylül 2014

    Bir dönem İngiliz sömürüsü olmuş bir memleket.. Petrolün suyunu çıkarana kadar sömüren İngilizleri bir şekilde memleketten atmayı başarmış olsalar gerek ki bir “Kurtuluş Günü” kutluyorlarmış… İlginç bir şekilde üstlerine işlemiş bir İngiliz görgüsü ve disiplini var, belki de bizi şaşırtan bu oldu.. Örneğin kesinlikle yayaya her yerde yol veriyorlar. Çok kültürlü yaşamaya yabancı değiller. Başka ingiliz sömürgelerinde de benzer tarz var mı bilemiyorum, mesela Hindistan da böyle midir? Gidenlerden duyduğum kadarıyla değil. Bahreyn’liler sanki iyi olan kısımları almış, benimsemiş ve içselleştirmiş gibi.

    Enteresan bir başka olay da ülkenin her yerinde petrol sondaj kuyularının olması ve borularla taşınması. Ama petrolü işlememeleri.. Suudi Arabistan’a ham petrol satıp işlenmiş halde geri alıyorlarmış. Sokaklardaki arabalar “high profile”… Tğrkiye’de hiç görmediğimiz modeller var. Bir depo 20 TL’a doluyor, çok hoş 🙂

    Benden eklemeler bu kadar…

    Liked by 1 kişi

  4. Birsel
    23 Eylül 2014

    Sevgili Arkadasim o kadar guzel ozetlemissin ki Eline saglik. Bu arada bizim için yazdigin guzel nota da çok teşekkürler. Sizi bir parca rahat ettirebildiysek ve buralari az da olsa gezdirebildiysek ne mutlu bize. Tekrar bekleriz. Sevgiler

    Liked by 1 kişi

  5. Ayşe
    23 Eylül 2014

    Arzu’cum bundan daha güzel anlatamazdın Bahreyn’i…Ellerine,emeğine sağlık…. Başka ülkelerde ve tabi ki kendi ülkemizde bol bol buluşmak dileği ile sevgiler….

    Liked by 1 kişi

Yorum Yazın

Information

This entry was posted on 23 Eylül 2014 by in Gezi Notları, Kişisel, Tüm Yazılarım and tagged , , , , , , , .