Hayvanlara ne kadar düşkün olduğumu beni tanıyanlar çok iyi bilir. Bir böceğe bile zarar vermemek için taklalar atarım. Yaralı, muhtaç, aç sokak hayvanlarına yardım edebilmek için kendimi paralarım. İmkânım olduğunda … Okumaya devam et →
Sarah Winnam çok severek çevirdiğim bir yazar. Alt metinlerin çok olduğu, çok duygu yüklü kitaplar yazan bir yazar. Çevirdiğim ilk kitabı Teneke Adam‘dı. Ardından Tanrı Tavşanken‘in redaksiyonunu yapmış ve ikisini de … Okumaya devam et →
Bir çeviri daha bitti. Bu kez çok farklı bir çalışma oldu benim için çünkü uzun yıllar sonra ilk kez kurgu dışı bir kitap çevirdim. Kurgu dışı çok sıkılacağımı düşündüğümden hep … Okumaya devam et →
Dün akşam bir Amy Harmon çevirisi daha teslim ettim. Tersyüz ve Bir Başka Mavi‘den sonra üçüncü Amy Harmon çevirim bu. Sonsuz+1‘in redaksiyonunu da sayarsak elimden geçen dördüncü kitabı. Amy Harmon çevirmeyi seviyorum. Her … Okumaya devam et →
Yazının aslı Kayıp Rıhtım‘da, görsel de o sayfadan alınmıştır. Suya Atılan ve Suyun Halka Halka Yayılmasına Neden Olan Taş: Onunla Evlendim Sevgili Okurum Kimi eserleri yıllar, hatta yüzyıllar sonra okunan … Okumaya devam et →
Dün son çevirim hakkında yazarken ondan önce teslim ettiğim çevirimle ilgili hiçbir şey yazmadığımı fark ettim. (Burada iç ses devreye girer: “O dönemde çeviri teslim ettiğine dua et, yazı yazmak … Okumaya devam et →
Yaşadığımız toplum dışına çıktığımızda hangimiz bizi rahatsız eden önyargılarla karşılaşmıyoruz? Ülkemiz, dinimiz, alışkanlıklarımız, âdetlerimiz, köklerimiz yüzünden hangimize önyargıyla yaklaşılmıyor? İşte son çevirdiğim kitap da bunlara değiniyor. Bizden farklı olanları nasıl … Okumaya devam et →
Bir kez daha farkına vardım ki hobilerini meslek haline getirmiş şanslı azınlıktanım. Okumak, yazmak, seyahat etmek ve farklı kültürlerle tanışmak öncelikli zevklerim. Kendimi bildim bileli kitap okur, bir şeyler yazarım. … Okumaya devam et →
Son yazımın üzerinden aylar geçmiş, ondan bir önceki yazıyla arasında da aylar var. Bloguma o kadar uzun süredir girmemişim ki şifremi zor hatırladım. Sebep, son çevirim… Wallace Stegner’ın Angle … Okumaya devam et →
Blogumu çok ama çok uzun süredir ihmal ettiğimin farkındayım. Yazılmak için bekleyen bir sürü yazı oldu ve ben bunu sürekli erteliyorum. Bunun tek sorumlusu şu an elimdeki “bitmeyen çeviri.” Teslim … Okumaya devam et →
Yıllar önce birkaç kitap çevirisi yapmış olsam da çeviri ancak emekli olduktan sonra, yani 2007 yılı itibariyle tam zamanlı işim oldu. O günden beri durmadan çeviri yapıyorum desem yalan olmaz. … Okumaya devam et →
Bundan yıllar önce, henüz bir üniversite öğrencisi olarak Walt Whitman’ı anlama ve yorumlama savaşı verirken hiç aklıma gelmemişti. Ondan uzun süre sonra çok sevdiğim Ölü Ozanlar Derneği’ni izlerken de… Hatta … Okumaya devam et →
Bir çeviri daha bitti. Basılanlar ve henüz basılmayanlarla birlikte kaç çeviri olduğunu artık sayamıyorum ama her birinde ilk çevirimdeki heyecanı yaşıyorum. Bu işi bu denli güzel ve keyifli kılan da … Okumaya devam et →
Kızına kitap okuma alışkanlığı vermek için büyük bir mücadele veren bir anne olarak Anneler Günü’nden bir gün önce çocuk kitabı çevirisi teslim etmiş olmanın dayanılmaz mutluluğu. 😀 Yıllar, yıllar önce … Okumaya devam et →
Klasikleri günümüze kadar getiren sayısız nedenlerden biri de yazıldıkları çağın ötesinde olmaları bence. Aradan yüzlerce yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ okunabiliyor, hâlâ alıntılar yapılabiliyor ve hâlâ onlardan esinlenilmiş yeni kitaplar … Okumaya devam et →
Vitale’yle aşkımız 2014 sonlarında başladı. Karanlık ve öldürücü… Büyüleyici ve ürkütücüydü. İyi bir adam değildi. Hem de hiç. Masallarda bize iyi diye yutturulan kötü prensti o. Bir canavardı. İçinde sakladığı bu … Okumaya devam et →
Yazının aslı Kayıp Rıhtım’da yayınlanmıştır. Görsel de aynı siteden alınmıştır. Sevgili Hazal Çamur, Çevirmenin Çemberi için Jane Eyre çevirimle ilgili bir yazı yazmamı istediğinde, “İyi de bu kitap bilimkurgu değil ki,” dedim. O da … Okumaya devam et →
Bugün ne güzel bir gün… Aslında niyetim İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Çeviri Bölümü’nün o cin gibi öğrencileriyle yaptığımız tatlı söyleşiden söz etmekti. Çünkü üzerinden bir ay geçti ve ben bazı … Okumaya devam et →
Ocak 2015’te Ben Ne Düşünüyorum diye bir yazı yazmış ve o güne dek çevirdiğim kitapların toplu bir özetini yapmışım. Üzerinden iki yıl daha geçti ve bu listeye yedi kitap daha eklendi, sekincisi de … Okumaya devam et →
Bir çeviri daha bitti. Bu sefer sevinç çığlıkları biraz daha yüksek, heyecan biraz daha fazla. Bunun sebebi kitabın adının Jane Eyre olması. Jane Eyre, İngiliz edebiyatının en sevdiğim romantik klasiklerinden … Okumaya devam et →
Jane Eyre’yle sadomazoşist bir ilişki yaşadığım şu dönemde blogum oldukça ihmal edildi. Yaşadığımız ilişki tam anlamıyla sadomazoşist çünkü hem canıma okuyor hem de inanılmaz bir keyif veriyor. O upuzun cümleleri, … Okumaya devam et →
İşte yine o duygu… Vedanın hüznü… Bir çeviri daha bitirmiş olmanın gururu… Çıkmasını beklemenin heyecanı… Yeni bir çeviriye başlamanın sevinci… Bu kez duyguların adı Unhinge. Fairfax serisinin yazarı Calia Read’in … Okumaya devam et →
Ve nokta diyeli aslında bir hafta oldu ama ben minimum redaksiyon ihtiyacı saplantısında bir çevirmen olduğumdan bir hafta didik didik okumayla geçti. Tam 528 sayfa. Önce çevrildi, sonra en acımasız … Okumaya devam et →
Haydi bu kez eğlenelim? Yaklaşık iki ayda bir yeni bir aşka tanıklık ediyorum. Kimi anlaşılmaz, kimi tutku dolu, kimi romantik, kimi sıcacık. Siz hangi aşkın kahramanı olmak isterdiniz? Neden? Yorumları … Okumaya devam et →
Yeni çıkan her kitapla birlikte yorumlar gelmeye başlıyor ve ben her yorumu büyük bir keyifle okuyorum. İster olumlu ister olumsuz olsun. Okurun farklı bakış açısını okumak çok güzel. Kimi … Okumaya devam et →
Vitale ile yollarımız Aralık 2014’de keşişti. Karissa’nın dediği gibi bir saplatıydı… Karanlık ve öldürücü… Büyüleyici ve ürkütücü… Ya çok sevildi ya nefret edildi. Ben sevenlerdenim. Evet, adam kötüydü; içinde bir canavar … Okumaya devam et →
Ne güzel bir andır bu… Ne güzel bir duygudur… Uzun sürenizi birlikte geçirdiğiniz herhangi bir şeyle vedalaşmak zordur ama bunda durum farklı. Çünkü gerçekte vedaşlaşmıyor, onun doğumuna şahit oluyorsunuz. Vedalaşmıyor, yaşama … Okumaya devam et →
Çok önceden bitmesi gereken bir çeviriyi nihayet geçenlerde teslim ettim. Ailevi bir takım meseleler, sağlık problemleri, araya giren acil çevirilere bir de benim ihmalkarlığım eklenince uzadıkça uzadı. Feniks Kitap’ın sabrına … Okumaya devam et →
Gözlerindeki Canavar yoğun bir çalışma, hastalık, uykusuzluk, yorgunluktan sonra raflardaki yerini aldı. Hakkındaki yazılar daha çeviri aşamasında başlamıştı, kitap yayınlandığı anda ortalık karıştı. Bir kısım Vitale hayranlığını dile getirirken diğerleri kitapta tecavüz … Okumaya devam et →
Saat sabahın dördü… Etraf kapkaranlık… Çıt çıkmıyor… Yanan tek ışık bizim evde… Duyulan tek ses çalışan klima ve bilgisayar tuşları… Haa bir de Ada’nın (kendisi köpeğim olur) horultusu… Bir haftadır … Okumaya devam et →
Bir süredir yazmaya vakit bulamıyorum. Aslında şu anda da böyle bir zamanım yok, çünkü yetiştirmem gereken bir çeviri var elimde. Monster in His Eyes’ı çeviriyorum. Zaman çok az… Dolayısıyla gerginlik diz … Okumaya devam et →
Amy Harmon’ın kitabı Tersyüz hakkındaki görüşlerimi sizlerle paylaşmıştım. O yazımda da söz ettiğim gibi bazı sebeplerden dolayı başta çok sıcak bakmadığım, ama çevirirken büyük keyif aldığım ve çok sevdiğim bir kitap oldu … Okumaya devam et →
Yaşım gereği “genç yetişkin” denen gruba hitap eden kitaplar hiç ilgimi çekmezdi. Takip bile etmediğim kitaplardı onlar. Taa ki Yabancı Yayınları “Making Faces”ı çevirmemi isteyene kadar… İlk tepkim “Bu, benim … Okumaya devam et →
Gene o güzel an… Çevrildi… Teslim edildi… Beklendi… Beklendi… Beklendi… Bir gün kapak görseli geldi maillime sevgili Tuğçe’den. İçim kıpır kıpır oldu. Paylaşmak istedim, ama yayınevinin paylaşımını beklemek zorundaydım. Ve … Okumaya devam et →
Beni yakından tanıyanlar bu başlığı görünce çok şaşıracaklar. Sadece yazdıklarımdan tanıyanlar için nedenini açıklayayım. Bende kuş fobisi var; bilimsel adıyla ornitofobi. En çaresiz korkulardan biridir bu. Her an karşınıza çıkabilir … Okumaya devam et →
Herman Melville… Gençlik, hatta çocukluk yıllarımda Moby Dick ile tanıdığım; üniversite yıllarında ucundan kıyısından incelediğim, öğretmenlerimin yardımıyla anladığımı düşündüğüm Amerikalı yazar… 1819’da Amerika’da doğmuş, 1891’de yaşama veda etmiş… İngiliz ve … Okumaya devam et →
En sevdiğim an bu… Kargodan biri gelir kapıya elinde kocaman bir paketle ve çocuklarınıza bir yenisi eklenir… Paketi heyecanla açar; sanki o kitabı çeviren siz değilmişsiniz, sanki yazıları ilk kez … Okumaya devam et →
Bir gün yeni bir kitap gelir elinize… Heyecanla ilk sayfalara bakarsınız. O an ya büyük bir aşk doğar ya da bir sıkıntı hissedersiniz. İlk paragraf öylesi önemlidir ki ya bir … Okumaya devam et →
Hepimiz heyecanla bir şeyleri bekledik, değil mi? Nasıl bir duygu olduğunu bilmeyen yoktur. Ben çevirdiğim her kitabın piyasaya çıkmasına az kaldığı günlerde aynı heyecanı yaşıyorum. Ne olacak? Satacak mı? Beğenilecek … Okumaya devam et →
Güneşin Kızları’nın arka kapağında yazan tanıtım yazısı şöyle: Hem hikâyesiyle hem de verdiği mesaj itibariyle Addison inanılmaz güzellikte bir roman yazmış. Güneşin Kızları geniş bir okur kitlesiyle buluşmayı hak eden … Okumaya devam et →