Bir Çevirmenin Dünyası

Bir çevirmen gözüyle her şey…

Roman Çevirisi: Bire bir çeviri mi, Türkçe akıcılık mı?

kitap-okumanin-faydalari

Bu yazıyı hem bir okur hem de çevirmen olarak yazıyorum. Hatta ağırlıklı okur olarak.

Bu konu çevirmenler arasında tartışılan ve farklı görüşlerin ortaya konduğu bir konu. Kimi yazarın yazdığı her kelimenin çevirilmesi gerektiğini düşünüyor, kimisi ise Türkçe akıcılığa dikkat edilmesi gerektiğini.

Hem okur hem de çevirmen olarak ben ikinciyi savunanlardanım. Çünkü okur yanım ilk tür çevirileri okumamı çok zorlaştırıyor. Belki mesleki bozulma, belki çok kitap okumaktan kaynaklı bilemem ama Türkçe söylenişe uysun uymasın her kelimeyi çevirme kaygısıyla yapılmış çeviriler o kitaptan zevk almamı engelliyor. Sürekli “Ama biz Türkçe böyle ifade etmeyiz,” diyerek kitabı okumaya başlıyorum. Bir nevi çeviri kokusu alıyorum ve bundan inanılmaz rahatsızlık duyuyorum. Türkçe cümle yapısına ters düşen cümleler, Türkçe anlatıma ters düşen ifadeler çıkıyor ortaya. İstiyorum ki elime aldığım kitabı sanki Türkçe yazılmış güzel ve akıcı bir eser gibi okuyup bitireyim; bu cümlenin orijinali kesinlikle bu diye düşünmeyeyim. Ama her seferinde öyle olmuyor maalesef. Hatta sırf bu yüzden elimden bıraktığım kitaplar oluyor.

Türkçe akıcılık dendiğinde ise çok dikkatli olmak gerekli. Akıcılık adına yapılabilecek hatalar da var.

  1. Yazarın dilini, tarzını bozmak ki bu yapılabilecek en büyük hatalardan biri. Bir çevirmenin esere yazara yakın emek verdiğini savunanlardanım. Ancak sonuçta o eser çevirmenin değil, yazarın. Dolayısıyla yazarın kalemine sadık kalmak zorunlu. Geçenlerde bir arkadaşım şöyle bir şey demişti: “Yazar yaratandır, çevirmen ise yönetmen. İyi yönetirse ortaya harika bir eser çıkar, kötü yönetirse en güzel eser bile mahvolur.” Kesinlikle katılıyorum. Bu yüzden yaratılana bağlı kalmak, yaratana saygı göstermek zorundayız.
  2. Yazarın kullandığı edebi sanatları kaçırmak (ya da yok etmek): Türkçe akıcılık adına bunları yok saymak da büyük bir yanlış olur. Yazarı yazar yapan en önemli unsurlar kullandığı edebi sanatlar. Melville’nin alegorisinin, Shakespeare’in ironisinin yok edildiğini düşünsenize. O güzelim tasvirleri olmasaydı İnce Memed bir baş yapıt  olur muydu?
  3. Akıcılık adına yerelleştirmek. Her ülkenin farklı kültürü olduğunun; kimi benzetmelerin, konuşmaların, göndermelerin bu kültür doğrultusunda yapılmış olduğunun unutulmaması gerekir. Örneğin bozuk İngilizce ya da yöresel aksanla konuşan birini Türkçe akıcılık adına Türkiye’deki bir yörenin aksanıyla konuşturamazsınız. (İnanın bunu da gördüm.) Çözümü kitaba göre değişiyor. Belki de bazen en doğrusu çevirmen notu koymak.

Kısacası biz, okurları memnun etmek zor. Yani biz, çevirmenlerin işi zor. 🙂

4 comments on “Roman Çevirisi: Bire bir çeviri mi, Türkçe akıcılık mı?

  1. Bi Poşet Kitap
    27 Kasım 2015

    ben de Türkçe akıcılık taraftarıyım ve bunlar çok güzel tespitler 🙂 Kolay gelsin demeliyim çünkü işiniz gerçekten çok zor 🙂

    Liked by 1 kişi

  2. Aydan
    27 Kasım 2015

    Çeviri konusunda o kadar doluyum ki bu yazıyı hazırlamanıza çok sevindim. Teşekkürler. Ben de ikinci şıkkı savunanlardanım

    Bu konuda profesyonel değil öncelikle onu belirteyim. Daha çok okur gözüyle bakacak olursam birebir çeviriyi özellikle de kültür farkı yüzünden pek sevmiyorum. Küfürler ve argoda bence dozunu kaçırmadan bizden kelimeler kullanabilirler. Hatta şöyle örnek vermek gerekirse;

    Dozu kaçmış: “Ben şok, ben vefat.”
    İstediğim ayar: “Köpekler gibi seviyorum lan.”

    Bir diğer örnek ise “naneli çikolata rengi makyaj”. Geçen gün denk geldim. Kafama takıldı. Öyle bir tabir kullanılıyormuş fakat çok yaygın bir şey değil. Ben ilk defa duyuyorum en azından. Bu kadar birebir çevrilmesinden hiç hoşlanmıyorum. Çünkü okurken “acaba İngilizce’si …’ydi.” diye sorguluyorum. Dikkat falan kalmıyor.

    Bir de çeviri ile resmen kitapların ruhu katledenler var. Böyle eserlere sıkça denk geldim. Bu da Türkçe akıcılığın sıfır oluşuna işaret. Birebir çevirirken ruhu kaybediyorlar. Yani lafı şuraya getiriyorum; Birebir çeviri her zaman kullanışlı bir şey olmayabiliyor. Esere, kültüre ve karaktere göre değişik çeviri yöntemleri kullanmak gerek sanırım.

    “Türkçe akıcılık adına Türkiye’deki bir yörenin aksanıyla konuşturamazsınız. (İnanın bunu da gördüm.)” Muğla şivesiyle konuşan bir Wuthering Heights karakteri okumuştum… hala aklıma geldikçe gülerim.

    Liked by 1 kişi

Yorum Yazın

Information

This entry was posted on 27 Kasım 2015 by in Çeviri, Kişisel, Tüm Yazılarım and tagged , , , .