Bir Çevirmenin Dünyası

Bir çevirmen gözüyle her şey…

Çevirmene Saygı

Bu konuda yazıp durduğumun farkındayım. Ama her yeni yoruma, çevirimle ilgili her yeni blog yazısına ya da bazı kitap satış sayfalarına baktıkça sinir katsayım artıyor, isyan ediyorum.

Zaman zaman “Acaba bu konuda ukalalık mı yapıyorum?” diye düşünüyordum. Bundan yaklaşık on gün önce iki meslektaşımla sanal ortamda başlayan tanışıklığı gerçek ortamdaki dostluğa taşıdık. Güneş Becerik Demirel ve Aslı Dağlı ile sohbet eşliğinde kahvaltı yaptık. Üç çevirmen bir arada olunca konu doğal olarak çeviri oldu. O zaman fark ettim ki tek rahatsız olan ben değilim. Sabah bu konuyu konuştuk, akşam Kuşlar Öterken  ile ilgili yeni bir blog yazısı geldi. Heyecanla açıp okudun tabii. Ve umutla. Belki bu kez biri çevirmeni de düşünmüştür, onun hakkında -iyi ya da kötü- bir laf etmiştir, en azından çevirmen adını da yazmayı akıl etmiştir umuduyla. Ama maalesef.

Çevirdiğimiz kitap sevilince, övgüler alınca, tavsiye edilince elbette çok mutlu oluyoruz. Çocuğu övgü alan anne gibiyiz bu konuda. Ama yetmiyor; o çocuğu yetiştiren ebeveynlerden biri olarak kendi hakkımızda da bir kaç güzel şey duymak istiyoruz. Yazarın diline yağdırdığınız övgülerin yanında çevirmene de bir iki güzel laf edin. Motive olalım, mutlu olalım, daha iyisini yapmaya hevesli olalım. Kendinizi bizim yerimize koyun. Düşünün ki çok emek vererek başarılı bir proje hazırladınız. Ama tüm övgüleri yöneticiniz aldı. Sizin adınız bile geçmedi. Ne hissedersiniz?

Yanlış anlamayın, sadece övgü beklemiyoruz. Hatamız varsa da söyleyin. Söyle ki düzeltelim, kendimizi geliştirelim.

Ne yazık ki şu anki durum şöyle:

Kitap güzel, anlatım harika, dil şiirsel ise alkışlanan yazar. Hak etmiyor mu? Elbette hak ediyor. İyi de yazar o kitabı Türkçe mi yazdı? Eğer çevirmen o güzelliği sunmasaydı aynı tadı alacak mıydınız?

Kitap güzel değil, anlatım bozuklukları var, adını beğenilmedi, yazım hataları var. Vay çevirmenin haline. Elbette çevirmen hatası olan, gerçekten çok kötü, hatta yanlış çevrilmiş kitaplar var. Ama inanın her zaman çevirmen hatası olmuyor. Onu kıyaslayabilmek için orijinal baskıyla karşılaştırılması gerek. Yazım hatalarına gelince… Evet, hepimiz yapıyoruz ve gözümüzden kaçıyor. Bu yüzden kitaplar editörlerin elinden geçiyor. İsim konusunda ise… Biz öneri sunuyoruz, hatta bazen ısrarcı davranıyoruz. Ancak son karar yayınevlerinin.

respectBen bunu ciddi bir sorun ve saygısızlık olarak görüyorum. Güneş ve Aslı ile sohbet ederken anladım ki böyle gören tek ben değilim. Peki, nasıl çözümlenecek. Gerçekten bilmiyorum. Aslı “Çevirmene Saygı” eylemi yapalım dedi. 🙂 Şaka bir yana adımı görmediğim her sayfayı “Benim adımı niye yazmadınız, o kitabı ben çevirdim,” şeklinde uyarmak bana hiç hoş gelmiyor. Yapabileceğim bir şey değil bu. Kendimi alçaltmışım gibi hissederim. Bunu bir tek her türlü şımarıklığıma katlanan sevgili Tuğçe Nida’ya yaptım ki o da zaten kitap çevrilmeden önce, İngilizce’sini okuyup, Tuğçenin Kitaplığı adlı blogunda yazdığı yorumda, çevirisi basıldıktan sonra aceleyle isim ve kapak resmi değişimi yaparken boş bulunmuştu; hemen düzeltti. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Başkasına bunu yapamam.

Ne yapılmalı sorusuna yanıt bulmakta zorlanıyorum. Yayınevlerinin bu konuda hassas davranmalarını ve çevirmen adı yazmayan sayfaları uyarmalarını umuyorum sadece. Ya da çevirmen adını görünecek biçimde kapakta yazmalarını  rica ediyorum. Bunun farkındalık yaratacağına inanıyorum.

Sizlerin önerileri neler? Paylaştığım sayfalarda alta yorum yazmak yerine buraya yorum yazarsanız hep birlikte beyin jimnastiği yapıp bir çözüm bulabiliriz belki de.

9 comments on “Çevirmene Saygı

  1. Ayşe Nur
    14 Şubat 2016

    Öncelikle bu yazıda değindiğiniz sorundan bahsetmek istiyorum. Okuyucu tarafına bakarsak, burada bence en büyük sıkıntı okuyucularda farkındalık oluşturulmaması. Kitap kapaklarına bakıldığında görülen şeyler: kapak resmi, kitabın adı, yazarın adı ve yayınevinin logosu ve/veya adı. Çevirmenin adı yok. Bazı kitapların iç kapak sayfasında dahi çevirmen adı bulunmuyor ve çevirmenin adı “kitabın basıldığı matbaanın” adıyla aynı yere layık görülüyor. Böyle bir durumda -okuyucu açısından- çevirmenin adının bilinmesi için hiçbir sebep yok.

    Yayınevlerinin çevirmen adını kitap kapağına koymama sebebi sanırım, “kapağın görünümü bozulmasın” mantı(ksızlı)ğı. Görselliğe verilen önem çeviriye ve çevirmene verilmiyor. Ama iş, birçok kişinin ne olduğunu dahi bilmediği -bilmek zorunda da olmadığı- “New York Times Bestseller” yazmaya gelince o yazı kapağı bozmuyor. Bence bu ayıbı düzeltmek için kapağın bir yerine “Falan Filan’ın Çevirisiyle” yazısı iliştirilebilir. Şimdilik bu kafayla bir yere gidileceği yok gibi görünse de umudumu koruyacağım.

    Not: Bu durumun yurtdışında da çok farklı olmadığını okudum. Biraz eski bir haber olsa da, Kanadada bir yayınevi yayın politikası olarak çevirmelerin adını kitap kapağına koymama kararı almış. Bu kararın gerekçesi ise okuyucuların çeviri kitaplardan hoşlanmaması.

    Zaman zaman “Acaba bu konuda ukalalık mı yapıyorum?” diye düşünüyordum. demişsiniz. Tam tersi, bence çevirmenler bu tür konularda seslerini daha çok çıkarmalılar.

    Kendi açımdan bakarsam, Türkiyede parmakla gösterilen üniversitelerden birinin -derece yaparak ve belli beklentilerle girdiğim- İngilizce Tercümanlık bölümünden hayal kırıklığıyla 2015 yılında mezun oldum. Bu hayal kırıklığının bana özgü olmadığı kesin. Mezuniyet sonrasında, az çok işlerin nasıl yürüdüğünü bilsem de, hayal kırıklıkları artarak devam etti. Hayal denilince yanlış anlaşılmasın. Öyle büyük beklentiler değil benimki; hak ettiğim karşılığı almak ve gereken saygıyı görmek. Böyle olmayanları tenzih ederim; ancak eğitiminden başlayarak piyasasına kadar çevirmenlere hayal kırıklığı yaşatmaya yeminli bir güruh var.

    Çalışmak için bir yerlere başvurduğunuzda dalga geçtiklerini düşünmek isteyeceğiniz kadar trajikomik istek ve teklifler duymak işten değil. Çevirmenlerin emeğini ve zamanını sömürmeye yönelik bir eğilim var birçok yayınevi ve tercüme bürosunda. Çevirinin kendisi zaten birçok kişi için “aradan bir an önce çıkartılması gereken teknik bir detay”.

    Çeviri işini kolay kazanç kapısı olarak görüp de bu işe kalkışan girişimciler de var. “XXX Tercüme Turizm İnşaat Tekstil Gıda Otomotiv Tic. Ltd. Şti” adlı şirketlere rastlayabilirsiniz. Peki bunların kaç tanesi bu işi bilinçli ve iş ahlakına uygun olarak iş yapıyor?

    Bütün bu tabloya ek bir fırça darbesi olarak; yeni mezun bir çevirmenin devlete sırtını dayamak gibi bir düşüncesi yoksa, ya tecrübesizlik gerekçesiyle görmezden geliniyor ya da sömürülmeye çalışılıyor.

    Sıkıntılarımızı dile getirmek önemli; çünkü aynı sıkıntıları her gün yüzlerce çevirmen yaşıyor. Çeviri alanında çok yanlış uygulamalar var ve bunlar maalesef normal kabul edilmeye başlanmış. Birilerinin çıkıp bunları ifade etmesi lazım. Yazılarınız ve çabalarınız için teşekkürler.

    Liked by 1 kişi

    • Arzu Altınanıt
      14 Şubat 2016

      Tablo bu kadar acı, değil mi? Son bir yılda biraz farkı edilir olduk sanki.:) Yayınevlerinin bu konuda payı çok önemli sizin de söylediğiniz gibi. Biz çevirmenlerin yapması gereken buna saygı göstermeyen yayınevi ile çalışmayı reddetmek belki de. O zaman da devreye ekonomik durumlar girecek der bazı arkadaşlar. Ama hep birlikte buna dikkat etmeden, sırf iş almak için fiyat kıranlar bitmeden, birbirimizin kuyusunu kazmaya çalışmayı ve, en iyiyi ben bilirim demeyi bırakmadan, kısaca birlikte hareket etmeden bu sadece kişisel çabalarda kalır. Çözüm dernek diyenlere ise maalesef katılmıyorum.

      Beğen

  2. cadanur
    18 Kasım 2014

    Arzu hanım, sizin gibi tam zamanlı kitap çevirisi yapmıyorum. İlk çevirisi baskıda ve ikinci çevirisini bir hafta içinde teslim etme telaşında olan çiçeği burnunda bir çevirmen adayı olarak düşüncelerimi ve gözlemlerimi sizinle paylaşayım isterseniz:
    Öncelikle kendimi eleştirerek başlamalıyım meseleye. İlgili duyduğum ve akademik düzeyde olmasa da aşina olduğum bir konuyla ilgili, çok popüler bir bilim adamının yine çok popüler olan bir kitabını Türkçe baskısından okuyup anlamadığımı ve bundan dolayı içten içe kendime kızdığımı hatırlıyorum. Aynı konuyla ilgili benzer kaynakları taradığımda aslında konuya hiç de yabancı olmadığımı, o kitabı anlamam gerektiğini fark ettim. Kendimden başka kimi suçlayabilirim diye düşündüm o an. Kitabın yazarını suçlamak akıl dışı bir davranış olurdu, zira edebi yetkinliğiyle de tanınan dahi bir fizikçi kendisi. Bu durumda geriye bir tek çevirmen kalıyordu suçlanacak. Biraz araştırdığımda çevirmenin aslında kötü bir çevirmen olmadığını, ancak kitabın konusuyla uzaktan yakından ilgisi bulunmadığını, bu konuda resmi bir formasyonu olmadığını öğrendim. Yayınevinin çevirmen tercihi hatalıydı. Doğru çevirmeni yanlış kitaba yönlendirmişlerdi. Sonuçta ortaya çok iyi bir kitap çıkmamıştı.
    Kitap alırken yayınevine ve yazara göre tercihte bulunur ve bilinçli bir okur olduğumu düşünürdüm. Oysa yeterli bilinçte değilmişim. Bunu, basıldığı yayınevi kötü olmayan ve yazarı çok iyi olan bir kitaptan lezzet alamadığımda fark ettim. Kitap tercihinde bulunurken çevirmeni de önemli (belki de yazardan daha önemli) bir parametre olarak almalıymışım, öğrenmiş oldum.
    Ülkemizde her yıl yayınlanan 100 kitaptan yaklaşık 80′ inin çeviri olduğu düşünülünce çevirmenin önemi daha da anlaşılıyor. Türkçemizi kullanma biçimimizi büyük oranda kitap ve sinema çevirileri belirliyor. Peki bu konuda Türk okurlar ne kadar bilinçli? Okurları geçtim, kitap eleştirmenlerinin bile aklına çevirmenler gelmiyor, sanki tüm kitaplar Türkçe basılıyormuş gibi.
    Peki bu konuda bilinç artırmak için neler yapılabilir? Çevbir’in çabaları yayınevleri ve kitap eleştirmenleri nezdinde cılız sonuçlar verebilir belki, peki ya okurlar? O konuda neler yapılabilir? Ben o konuda pek fazla bir şey yapılabileceğini düşünmüyorum. Henüz telif nedir öğretemediğimiz, korsan kitaplardan uzaklaştıramadığımız onca okuru bir de çevirmenlerle tanıştırma çabasına ve telaşına girersek iyice avucumuzu yalarız gibime geliyor..
    Bir çevirmeni en iyi başka bir çevirmenin anlayabileceğini ve takdir edebileceğini düşünüyorum. Herkesi çevirmen yapamayacağımıza göre dar alanda kısa paslaşmalar ile kendi sınırlı çevremizde kendimizi mutlu etmenin yollarını arayacağız. Siz örneğin, ne güzel sabah buluşup bir güzel kahvaltı yapmışsınız. Dostluğunuzun daim olmasını dilerim..

    Liked by 1 kişi

    • Arzu Altınanıt
      19 Kasım 2014

      Çok doğru bir tespit. Çevirmenin çok iyi olması yetmiyor, alan uzmanlığı da gerekiyor. Bir şeyler yapmanın zor olduğu konusunda size katılıyorum. Ama biz çevirmenler zoru başarmayı severiz, değil mi? 🙂

      Beğen

  3. Zuhal İnal Baycılı
    18 Kasım 2014

    Benim düşünceme göre; yazar bir anlatım tekniği kullanır, çevirmen de bu tekniğin izinden gider, kendi anadiline uyarlayarak aktarır. Ellerinde kitabın orijinali olmayan yorumcu ve eleştirmenler, çeviriyi değerlendiremezler ama kullanılan güzel Türkçe, deyim ve tamlamalara bakarak çevirmeni de değerlendirebilirler. Yorum ve eleştiri yapanlardan, yazarın anlatım tekniğini ve çevirmenin kullandığı dili ayrı ayrı ele alması istenebilir. Kitap eleştirmenleri yazarın anlatım biçimini, konuyu ve kitabın kapağını eleştiriyor ve çoğu zaman övgüler yağdırıyor. Kapak tasarımlarına, “yazarın anlatım diline” yapılan övgüleri okudukça bizlerin hislerine de birer tercüman gerekiyor.. Çevirmenlerin hak ettiği değeri elde etmesi, yayınevlerinin katkısı ile olacaktır. Öncelikle onlar kendi emekçilerine sahip çıkmalı ve eleştirmenlerin bahsettiği “yazarın akıcı-şiirsel anlatımını” sadece bir çeviri olmakla bırakmayıp duygularını da ortaya koyarak aktaran çevirmenlerin isimlerini o “harika” kapak tasarımlarının görünür bir köşesine koymaları için sözleşmelere de bir madde eklenmelidir.

    Liked by 1 kişi

    • Arzu Altınanıt
      19 Kasım 2014

      Ah keşke, Zuhal Hanım. El birliği ile bu konuda baskıcı olalım diyeceğim ama iş almak için fiyat kıran, birbirine karşı toleransı az olan bir camiada bu. 😦

      Beğen

  4. Selahattin Genç
    18 Kasım 2014

    Tüm çevirmenler ortak bir tavır takınırsınız. Yayınevleriyle yaptığınız sözleşmeye, “Çevirmenin adı, kitabın künyesine görülür bir şekilde yazılacaktır,” maddesi ekletin. Eklemeyenlerle çalışmayın. Başka çevirmene de gitseler aynı taleple karşılaşacakları için sorun çözülür inancındayım.

    Liked by 1 kişi

    • Arzu Altınanıt
      19 Kasım 2014

      Keşke el birliği ile onu yapabilsek, Selahattin Bey. Ben kişisel olarak bu konuda talepte bulunuyorum. Ancak fiyat kırarak iş almaya çalışan bir camiada bu ne kadar işler şüpheliyim.

      Beğen

  5. hayatintadinabakanlar
    18 Kasım 2014

    Pazar gunu kitap fuarından güneşin kızları isimli çevirisi size ait olan kitabı aldıgımda ilk işim kapağında adınızı aramak oldu ve göremedim. İç sayfada ufacık bir yazı ile yazmıslar arayıp buldum. Bunca emeğin hakkı bu olmamalı size katılıyorum

    Liked by 1 kişi

Yorum Yazın